Derleyen: Can Şişman / Milliyet.com.tr – ABD’nin güneydoğusundaki Kentucky eyaletinde sessiz bir gün. Paducah yakınlarındaki Heath Lisesi’nde yeni bir eğitim-öğretim gününe başlamaya hazırlanan öğrenciler sessizce okulun kapısından içeri giriyordu. 14 yaşındaki Michael Carneal da o öğrencilerden biriydi. Ancak diğer öğrencilerden daha farklı bir şekilde okula adımını atıyordu. Kız kardeşiyle birlikte okula giden Carneal, zil çalmadan önce okulun bahçesinde toplanan kalabalığa yaklaştıç Kulaklarına tıkaç taktıktan sonra sakince sırt çantasının fermuarını açtı. Battaniyeye sarılmış haldeki tabancayı eline aldı. İşte o andan itibaren hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
14 YAŞINDAYDI AMA GERÇEK ÇOK FARKLIYDI
Henüz 14 yaşındaki Michael Carneal, birçok ergen gibi bunalımlı bir dönemden geçiyordu. Tek başına depresif şarkılar dinleyen ve sosyalleşmekten özellikle kaçınan Carneal, iç dünyasında yaşadığı karmaşayı dışarıya yansıtmamak için büyük bir çaba sergiliyordu. Dışarıdan bakıldığında ortalama bir gençti. Onu uzaktan gözlemleyen bir kişi, Carneal’ın kendi yaş grubundaki pek çok genç gibi düşündüğünü ve davrandığını iddia edebilirdi. Ama aslında gerçek çok daha farklıydı.
Carneal sık sık kafasının içinde sesler duyuyordu. Sanki birileri ona yapması gereken şeyleri söylüyor, o da kendisine söylenenleri harfi harfine uygulamaya çalışıyordu. Fakat bu ses onu doğruya ve olması gerekene değil, tehlikeye ve yanlışa sürükleyen şeytani bir sesti. 14 yaşındaki Carneal’ın davranışları, kafasının içindeki seslere göre şekilleniyordu ve henüz çevresindekiler adım adım yaklaşan büyük tehlikenin farkında değildi.
ADETA CAN PAZARI YAŞANIYORDU
Takvimler 1 Aralık 1997’yi gösterdiğinde okula gitmeye hazırlanan Michael Carneal, çantasının fermuarını kapattı ve kız kardeşiyle birlikte hızlı adımlarla evi terk edip okula yürümeye başladı. Yol boyunca kız kardeşi onunla diyalog kurmak için özel bir çaba sarf ediyor, Carneal ise her zamanki gibi sessizliğini korumakta ısrar ediyor. Bu esnada Carneal dinleyici konumundaydı. Ancak dinlediği kişi kız kardeşi değil, kafasında ona emirler yağdıran seslerdi.
Ona yapması gerekenleri söyleyen bu şeytani ses, 1 Aralık sabahında Carneal’ın ülke tarihine geçecek bir vahşete imza atmasına sebep olacaktı. Saat 07.40 sularında okula adımını atan Carneal, bahçede toplanan kalabalığın yanına yaklaştı. Sakince sırt çantasının fermuarını açtı ve kulaklarına tıkaç taktı. Saat tam 07.45’te battaniyeye sarılmış haldeki tabancayı eline aldı ve gözünü kırpmadan çevreye ateş açtı. Öğrenciler çığlıklar eşliğinde kendisine ateş açan Carneal’dan kaçmaya çalışıyordu. Kentucky’deki Heath Lisesi’nde adeta can pazarı yaşanıyordu.
ŞİZOFRENİ HASTASI OLDUĞU BELİRLENDİ
Okuldaki vahşetin boyutları ürkütücüydü. Carneal, kalabalık öğrenci grubuna art arda on el ateş etmişti. Korkunç olayda 17 yaşındaki Nicole Hadley ve Jessica James ile 15 yaşındaki Kayce Steger hayatını kaybetti. Aralarında Missy Jenkins Smith’in de olduğu beş öğrenci ise ağır şekilde yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Çevredeki herkes büyük bir şok içindeydi. Okulun öğrencilerinden Michael Carneal, ülke tarihindeki en sarsıcı okul katliamlarından birine imza atmıştı.
Lisedeki katliam günlerce medyada tartışıldı, birçok aile çocuklarını okula yollama konusunda büyük bir korku yaşadı. Olaydan sonra tutuklanıp cezaevine gönderilen Carneal’ın davasına basın yoğun bir ilgi gösterdi. Karar duruşmasında Carneal’a verilen ceza açıklandı. Şizofreni hastası olduğu ve gerçekte olmayan sesleri duyduğu belirtilen Carneal müebbet hapis cezasına çarptırıldı ve en az 25 yıl boyunca hapiste kalacağı belirtildi. Carneal’ın şartlı tahliye talebinde bulunabilmesi için en az 25 yıl beklemesi gerektiği ve bu süreçte tedavi görmesi gerektiği vurgulandı.
O SESLERİ HÂLÂ DUYUYORMUŞ
1998’in sonbaharında açıklanan karardan sonra tam çeyrek asır boyunca hapishanede kalan ve bu süreçte psikolojik tedavi gören Carneal, geçtiğimiz günlerde avukatı aracılığıyla şartlı tahliye başvurusunda bulundu. Pazartesi günü Kentucky Şartlı Tahliye Kurulu’nun önüne çıkan ve şu anda 39 yaşında olan Carneal, 1997’de sebep olduğu katliamın detaylarını ellerini önünde kavuşturmuş bir halde sakince dinledi.
Yetkililere o dönemde kafasının içinde şeytani sesler duyduğunu ve bu seslerin kendisine başkalarına zarar vermesini söylediğini itiraf eden Carneal, bu sesleri daha birkaç gün öncesinde bile hâlâ duyduğunu da paylaştı. Tahliye Kurulu yetkilileri şaşkındı. Şartlı tahliye talebinde bulunan ve hakkında şizofreni teşhisi konulmuş olan Carneal, aradan geçen çeyrek asıra rağmen gerçekte olmayan şeytani sesleri hâlâ duyduğunu itiraf ediyordu. Serbest kalma talebinde bulunan Carneal, yetkililere şunları söyledi:
“Daha birkaç gün önce kendimi merdivenlerden aşağı atmamı söyleyen sesler duydum. Bu şeytani sesleri küçüklüğümde de duyuyordum. Bu sesleri zaman içerisinde görmezden gelmeyi öğrendim. Cezaevinde tedavi gördüm ve psikiyatrik ilaçlar kullanmaya başladım. Yaptığım korkunç şey için ölmeyi hak ettiğimi düşündüğüm birçok gün oldu bugüne kadar. Gelecekte topluma katkıda bulunabilecek bir şeyler yapmak istiyorum. Bunca yıldan sonra serbest bırakılmayı hak ediyorum.”
‘KURBANLARA BÜYÜK BİR HAKSIZLIK OLURDU’
Katliamda hayatını kaybeden tüm kurbanları yakından tanıdığını söyleyen Carneal, “Örneğin Nicole Hadley çok iyi bir arkadaştı. İçlerinden birkaçının doğum günü partisine gitmiştim. Hiçbiriyle ilgili olumsuz bir anım yok” dedi. Carneal, özgürlük teklifini bir özürle sonlandırdı. Carneal’ın özgürlük talebini dinleyen yetkililer kendi aralarında bir oylama yaptı. Çok geçmeden karar Carneal’a açıklandı. Carneal’ın şartlı tahliye talebi reddedildi. Hayatının sonuna kadar hapishanede kalacak olan Carneal, kendisine açıklanan kararı “Peki hanımefendi” diyerek karşıladı.
Olayla ilgili basına konuşan ve katliamda ağır yaralı olarak kurtarıldıktan sonra tekerlekli sandalyeye mahkum olan Missy Jenkins Smith ise yaşadığı kötü günleri hâlâ unutamadığını söyledi. Smith, “Carneal özgür olmayı hak etmiyordu ve sonuç şaşırtıcı olmadı. Olayın kurbanlarının kendilerini rahat ve güvende hissetmelerinin tek yolu onun yaşamının hapishanede sonlanması olabilirdi ancak. Aksi takdirde öldürdüğü ve benim gibi sakat kalan kurbanlara büyük bir haksızlık olurdu. Olayda ölen arkadaşlarımız sonsuza kadar 17 ve 15 yaşında olacaklar. Sebebi ise Michael” diye konuştu.