Evet, Bozcaada’da ve özellikle Rum Mahallesi denen bölgede ciddi bir gürültü sorunu var. İnsanlar uyuyamamaktan, kafalarının şişmesinden şikayet ediyorlar. Tüm decibel sınırları aşılabiliyor. Vur patlasın çal oynasın havası egemen durumda. Şu dükkan bu dükkan değil, tüm bölge böyle. Birini yasaklasan bile, yanındaki yeri göğü inletiyor. Yani sorun tekil yasaklarla çözülebilecek aşamayı çoktan aştı.
Sorun “Nasıl bir ada istiyoruz?” sorusuna verilecek yanıtta. Adada daha sürekli kalan “köklü’ bir kesim buraya sakin, huzurlu, sessiz, yıldızların göründüğü bir yer olduğu için gelmişti. Şimdi gelenlerin çoğu ise günübirlik ya da kısa süreli gezilerle felekten bir gece çalmak için gelen gençler. Son yıllarda ada kültüründe bu ikinci grup ağır basmaya başladı. Onların kültürel tercihleri atmosferi belirliyor.
Böyle olmak zorunda değildi. Meyhaneler mahallesine dönüşmek 19. yüzyılın büyük yangından sonra yapılmış özgün Rum Mahallesi’nin karakterine ve ruhuna yakışmıyor. Aşırı izin verilmiş olduğu için masa ve sandalyeler yolları tıkıyor. O sokaklara galeriler, hatıra eşyası dükkanları, minik kafeler vb. yakışırdı. İçkili balık lokantaları ise liman bölgesinde olmalıydı. Fishermen’s Wharf denen toplu lokantalar esprisinde. Bazı Akdeniz kentlerinde, San Fransisco’da olduğu gibi. Halen o esprideki bölgede gürültü sıkıntısı pek yok.
Ben bunları 30 yıldır söylüyorum. Kulak asan olmadı. Çabuk para kazanma sevdası adayı bozdu, kişiliksizleştirdi. Büyük çıkar grupları oluştu. Ada umurlarında değil. Radikal kararlar alınmadan, düğmeleri yeniden iliklemeden, çözüm bulmak zor.
Prof. Dr. Haluk Şahin