Bakan Soylu: 8-9 yaşındaki bir çocuğun Murat Karayılan ile ne ortak noktası olabilir? Biri izah etsin
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 24 TV ekranlarında her bölümü merakla beklenen Arafta Sorular’da Esra Elönü’nün sorularını cevaplandırdı.
Bakan Soylu’nun açıklamalarından satır başları:
Bir ailenin bir milletin bir medeniyetin parçasıysanız derdiniz vardır. Tam da sizi arafta bırakmak isteyenlere karşı bir derdiniz vardır.
Bizim çok dertlerimiz var. Bu dertlerimizin bize yaptırdıkları var, bu dertlerin sineye çektirdikleri var. Bu dertlerimizi bazen üç beş adım ileri attırdıkları var bazen de geri adım attırdıkları…
‘AHLAKLI BİR MEMLEKET İSTİYORUZ, DERTLİYİZ’
Zengin bir memleket istiyoruz, dertliyiz. Güçlü bir memleket istiyoruz, dertliyiz. Ahlaklı bir memleket istiyoruz, dertliyiz. Gelecek nesillerimizin güçlü olmasını istiyoruz, dertliyiz
Biz 600 yıl cihanda hüküm sürmüş bir milletiz. Adaletle, hakkaniyetle; hakkaniyeti tekrar yaymak istiyoruz, dertliyiz. Birileri bizi gücüyle bastırmaya çalışıyor, tahammül edemiyoruz, dertliyiz.
Sıkıntı duyduğum iş iftiradır, fitnedir, nifaktır ama maalesef yaptığımız işte bununla çok karşı karşıya kalıyoruz.
‘BAŞKALARINA ZARAR VERİLMEYE BAŞLAYINCA O TOLERE BİTER’
Kendime zarar gelmesinden çekinmem, zararın maliyetini karşılayabileceğimi düşündüm ama başkalarına zarar verilmeye başlayınca o tolere biter.
Memleketin bütünlüğü ile ilgili meselelerdeki oyunları, planları ve buna karşı girişilen kumpasları affetmem
‘REKABETE SÜRÜKLEYEN BİR MUHALEFET YOK’
Rahmetli dedem çok kıymetlidir, beni disipline etmiştir mesela 10 dakika süre verirdi ve 10 dakika içerisinde halledip geleceksin derdi. Her sabah Kur’an öğretirdi, ben ondan öğrendim her şeyi.
Türkiye’de iktidar problemi olmuyor, Türkiye’de muhalefet problemi oluyor. Önerici bir muhalefet yok. Rekabete sürükleyen bir muhalefet yok. Kavgacı bir muhalefet var. Maalesef karakteri öyle oluşmuş.
Sağ iktidarlar iş yapan iktidarlardır. Hep eleştirilirler. Sonra da suçlanır. Türkiye’de tüm sağ iktidarların karşılaştığı durumdur. Solun iş yapma kabiliyeti yoktur.
Siz Amerika’nın PKK’ya silah verdiğini görmezden gelemezsiniz. Siz terör örgütü PKK’yı, DHKP-C’yi, DEAŞ’ı, FETÖ’yü görmezden geldiğiniz zaman onlar için iyi olur, siz o zaman millet için kötü olursunuz.
Bir daha bu ülkenin başına Tayyip Erdoğan gelmez. Bir daha Avrupa’yı, Amerika’yı böyle yakalayamayız. Bir daha kendi durumumuzu böyle yakalayamayız. İlk kez böyle yakaladık.
Biz, çok zengin bir medeniyetin evlatlarıyız. Bunun farkında olmamızı istemiyorlar. Bu zenginliğin, en temel dayanağı da birlikte yaşamak, birlikte var olma mücadelesi ortaya koymak.
8-9 YAŞINDAKİ BİR ÇOCUĞUN MURAT KARAYILAN’LA NE ORTAK NOKTASI OLABİLİR?
Batı hep, böl-parçala-yönet mantığını izler. HDP-PKK birlikte siyaset yapanları kastederek, ‘Doğu ve Güneydoğu’da, siyaset yapan bir nesil var ya, onları kaybederseniz kimseyle el sıkışamazsınız, çünkü gelen gençler eli sıkılı geliyor.’ dediler. Şimdi görüyoruz tam tersi. Şu andaki gençlerin elinde kalem var, okumak istiyorlar. Türkiye’nin geleceğine daha fazla ortak olmak istiyorlar. Annelerine, babalarına umut olmak istiyorlar. Bu imkanı da yakalamışlar ve bu imkandan vazgeçmeyecekler. 8-9 yaşındaki çocukları dağa götürdüler. 8-9 yaşındaki bir çocuğun Murat Karayılan ile ne ortak noktası olabilir? Bana bunu biri izah etsin. Tek ortak nokta var; emperyalizmin dayatması, Batı’nın dayatması.
‘BİR MUHALEFET ÜLKESİNE İFTİRA ATAR MI?’
Bir muhalefet ülkesine kasteder mi? Siz uyuşturucu satıcılığı yapıyorsunuz der mi? Bir muhalefet dedikodu yapar mı? Koskoca adamlar devletten maaş alıyorlar, ayıp değil mi? Bir muhalefet ülkesine iftira atar mı?
“TÜRKİYE’NİN İÇERİSİNDE 170 TERÖRİST VAR”
Türkiye’nin içerisinde 170 terörist var. Gelseler, teslim olsalar, burada inanın bambaşka bir tablo ortaya çıkar. Biz terörle mücadeleyi şunun için yapıyoruz: Çocuklarımızın aklını bir daha kimse çelmesin.
Biz doğrusunu yapalım, biz iyisini yapalım, biz doğru imkanlar oluşturalım. Türkiye’nin 81 vilayetinde üniversite var. Öyle güzel spor salonları, öyle güzel kütüphaneler var ki…
(Muhalefet) Bizden nefret ediyorlar, bizi yok etmek istiyorlar. Gariptir; PKK da bizi yok etmek istiyor, FETÖ de bizi yok etmek istiyor. Bu yok edicilik bulaşıcı bir hal almış.
Bir muhalefet ülkesine kast eder mi, bir muhalefet dedikodu yapar mı, yalan söyler mi, ayıp değil mi bu? Ülkesine iftira atar mı, devletine iftira atar mı?
Bir muhalefet dedikodu yapar mı? Koskoca adamlar, devletten maaş alıyorlar. Orada duruyorlar. Yalan söyler mi? Ayıp değil mi bu? Ülkesine iftira atar mı, devletine iftira atar mı?
Biz, ikinci bir Gezi’nin maliyetini kaldıramayız. Bir kere meseleye buradan bakmak lazım.
Manipülasyonlarla, Türkiye’nin dengesini bozmaya çalışıyorlar. Köprüden önce son çıkıştalar. Diyorlar ki; burada Türkiye’yi boğduk, boğduk. Türkiye’yi burada boğamazsak ne Tayyip Erdoğan’ın ne de Türkiye’nin önünü alamayız.
Ellerinde tek bir materyal kaldı: Ekonomik vesayet. Gezi olayları, 17-25 Aralık, 15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye’ye büyük maliyetler yüklemesine rağmen; Türkiye ne iktidarından vazgeçti, ne de politikalarından vazgeçti.
Benim şöyle bir huyum var: Unutuyorum. Mesela; isimleri unutmam, eşimi, dostumu unutmam, geçmişteki olayları unutmam, ama kötülükleri unutuyorum.