Yeşilçam sinemasının usta jönlerinden Cüneyt Arkın, kaldırıldığı hastanede bu sabah vefat etti. 85 yaşında sanatkarın vefat haberinin akabinde sevenleri toplumsal medyada Arkın’ın oynadığı sinemalardan akılda kalan sahneleri tekrar paylaşırken sinemacılar, müellifler, gazeteciler ve siyasetçiler Arkın için taziye bildirileri yayınladı.
‘SON 60 YILIN EN İKON İSİMLERİNDEN BİRİSİ’
Cüneyt Arkın’ı “Kendisiyle barışık, çok olağanüstü bir insan” kelamlarıyla tanımlayan gazeteci Nebil Özgentürk, Arkın’ın vefatının akabinde şunları söyledi: “Sinemamızın son 60 yılının en ikon isimlerinden birisidir Cüneyt Arkın. Fatma Girik’i kaybettik geçen ay. Birlikte çalıştılar birçok sinemada. O denli bir şey vardır ya, ‘Yola birlikte çıkılan dostlarla bir bir ayrılıyor yollarımız’ derler. Gitgide artıyor yalnızlığımız. Yeşilçam sinemasının da yalnızlığı artıyor hakikaten. Tarık Akan’ı kaybettik 6 yıl evvel. Gerisinden öteki isimler derken bugün Cüneyt Arkın. Muhtemelen bir daha gelmeyecek karakterler. Bugün binlerce oyuncu var dizilerde, lakin Cüneyt Arkın’ın ya da Tarık Akan’ın, Kadir İnanır’ın, Filiz Akın’ın, Türkan Şoray’ın sonsuzluğunu hissettirmiyorlar açıkçası.”
‘KENDİNE MAHSUS BİR STARDI’
Cüneyt Arkın’ın vefatıyla yakın bir dostunu kaybettiğini söz eden sinema eleştirmeni Atilla Dorsay, Arkın’la dostluğunu şöyle anlattı:
“Birçok ünlü oyuncu üzere, 60’lı yıllarda hâkim olan Ses, Yıldız, Artist üzere mecmuaların yıldız yaratma gayretiyle Türk sinemasına adım atmış olan ve aslen diploma sahibi bir tabip olan Cüneyt Arkın, uzun yıllar benim oturduğum 4. Levent’teki meskenime çok yakın oturdu. Büyük aşkı Betül Hanım’ı, Cüreklibatur soyadını taşıyan (Cüneyt Arkın’ın asıl soyadıdır) iki oğlunu yakından tanıdık. Ailece görüşmelerimiz uzun yıllar sürdü.
Objektif olarak bakarsam Yeşilçam’ın yarattığı o kendine has starlardan biriydi. Güzel, mesleğine aşık, ayrıyeten baştan beri mukadderatın onu bir manada bağladığı Türk tarihinin gerçek ya da efsane kahramanlarını yaratma uğraşıyla aksiyon sinemalarına aşk sinemalarından daha çok bağlanmış bir kişilikti. Böylelikle Battal Gazi, Malkoçoğlu, Kara Murat üzere kişilikleri bir ortaya getirirken onun gerektirdiği özveriyi yüklendi. Yani dublör kullanmaksızın o aksiyonların gerektirdiği bütün hareketleri şahsen yüklendi. Kimi vakit sıhhatini ve hatta hayatını tehlikeye atarak…
Cüneyt Arkın’ın bunların yanı sıra çok kaliteli sinemalarda de oynadığını söylemeliyim. Bunların ortasında Halit Refiğ’in ‘Gurbet Kuşları’ndan Yavuz Özkan’ın ‘Maden’ sinemasına kadar çok farklı imaller vardır. Bunlar onun gerçek bir sanatçı olarak anılmasına dayanak olmuş filmlerdir.”
‘BİZİM CLİNT EASTWOOD’UMUZ BRUCE LEE’MİZ, ALAİN DELON’UMUZDU’
Cüneyt Arkın’ın vefatı için “Çok büyük bir sanatkarın vefatı, bütün bir toplum için büyük bir kayıp. Türkiye’deki bütün meskenlerde bayrakları yarıya indirdik” diyen muharrir Murat Menteş de Arkın’la ilgili fikirlerini şöyle paylaştı:
“Cüneyt Arkın biraz insanın kendisi olmasını temsil ediyordu. Zira olağanda herkes hekim olmak ister, Cüneyt Beyefendi doktorluğu bırakıp avantür sinemalara girdi. Cüneyt Arkın’ın yaptığını yapan ikinci bir doktora rastlamadık, dünyada gibisi yok. Harika bir aktördü. Bizim Clint Eastwood’umuz Bruce Lee’miz, Alain Delon’umuzdu… Hepsini bünyesinde toplayan bir kişiydi.
‘CEMAL SÜREYA İLE AHBAP, ATİLLA İLHAN İLE DOST’
Vaktiyle kendisini konutunda ziyaret ettiğimde, sevinçle kitaplığında Dostoyevskiler, Kemal Tahirler görmüştüm. Bir biçimde entelektüel dünyayla da ilgisi vardı. Cemal Süreya ile İdeal Tamer ile ahbaptı. Halit Refiğ ile Kemal Tahir ile yakındı. Atilla İlhan’la dosttu. Türkiye’yi entelektüel manada kavrama eğilimdeydi.
400’e yakın sinemada rol isimli. 40 civarında sinema yönetti, senaryolar yazdı. Harikulâde bir güç. Hollywood’da bile rastlamadığımız cinsten bir güçle çalıştı yıllar uzunluğu. Hazine pahasında bir miras ve derin bir iz bıraktı. Benim adımın Murat olması da Cüneyt Arkın’ın sinemalarından dolayıdır. Gücüyle, imajıyla, eserleriyle… Bereketli bir ömür yaşadı diyebilirim. Muadili ya da ardılı olmayan ikonik bir sanatçı. Ebediyen unutulmayacağını düşünüyorum.
‘DOĞRU POZİSYONLANDIRILMASI GEREKİYOR’
Hepimizin içinde bir Cüneyt Arkın var. Bize özgüven aşıladı, imkansızı başarma fikri verdi. İnsanlarda derin, kalıcı, kişiliklerine sirayet eden hisler uyandırmak çok zordur. Cüneyt Arkın bunu çok üst seviyede başarmış bir sanatçı. Onun uyandırdığı tesirin tahlil edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mirasının yanlışsız anlaşılması, entelektüel makalelere bahis olması gerekiyor. Yalnızca ‘Hayranız, çok seviyoruz’ demek yetmez, Cüneyt Arkın’ın yanlışsız pozisyonlandırılması da gerekiyor.”