Yazar Selahattin Yusuf cevapladı… ”Çağ, Karakoç’u okuyabildi mi?”
24 TV’nin sevilerek takip edilen programı Arafta Sorular’ın bu haftaki konuğu yazar Selahattin Yusuf oldu.
Yazar Selahattin Yusuf, Star yazarı Esra Elönü’nün “Çağ, Karakoç’u okuyabildi mi?” sorusunu şu şekilde cevapladı,
“Sezai Karakoç en okunaklı büyük şair ve yazarlardandır. Yunus Emre yalınlığında yazmıştır. Sezai Karakoç’un sofistikasyonu imgelerindedir, buluşlarındadır. Acemi yazar ya da şair lafı gereksiz dolaştırır. Suç şarapta değildi yol dolaşıktı. Yani suç Sezai Karakoç’ta değil yol dolaşık. Ama o yolu da yalın bir şekilde yürüyor. Bu kadar yalın, büyük bir şairi Türkiye neden okuyamıyor? Aslında okuyor hakkını yemeyelim ama böyle mi okur büyük bir şairi bir ülke. Bunun bireysel ve toplumsal taraftan bakarak açıklanacak yönleri var. Mesela eski bir Prusya efsanesi olan Faust’u yeniden yorumlayan Goethe ortaya oldukça sofistik bir yorum koyar. Almanlar dış kültürel misyonlarına onun ismini vermekten çekinmemişlerdir. Toplum Sezai Karakoç’a hazır mı ona bakmak lazım”
Çok şaşıran bir insanım. Kendimi, şaşırmaya açık tutan bir insanım. Bazı insanlar bu kapıyı da kapatırlar. Bence bu zayıflık emaresidir. Çok şaşıran bir insanım. Hatta bu nedenle benimle çok dalga geçerler. Kendimi, şaşırmaya açık tutan bir insanım. Bazı insanlar bu kapıyı da kapatırlar. Bence bu zayıflık emaresidir. Şaşırmaya açık olmamak bilgilenmeyi, ruhumuzun zenginleşme imkanlarını ortadan kaldırır. Şaşırmak ve hayret etmek insanın büyük zenginlikleridir. Kendimizi hep açık tutmalıyız.
(Sanatçılar siyasete) Mesafeli olmalı. Siyasilerin bunu anlayışla karşılaması gerekir. Eğer sanatçıları güncel siyasetin içine çekerseniz, gökte güzel güzel süzülmekte olan atmacayı bir avuç kanı için öldürmüşsünüz demektir.(Sanatçılar siyasete) Mesafeli olmalı. Siyasilerin bunu anlayışla karşılaması gerekir. Sanatçıların da dikkatli olması gerekir. Çünkü Sezai Karakoç’un da vefatından sonra gördüğümüz gibi çok seveni varmış. Belli bir mesafeden bakılmalı. Memleketin içinde bulunduğu otobüsün uzun farlarıdır sanatçılar, yazarlar ve edebiyatçılar. Esas vazifeleri yolun nasıl olduğunu topluma, devletlere, siyasetçilere onlar gösterirler. Eğer sanatçıları güncel siyasetin içine çekerseniz, gökte güzel güzel süzülmekte olan atmacayı bir avuç kanı için öldürmüşsünüz demektir.
Sezai Karakoç asla savunma yapmaz. Tam tersine kibre düşmeden bir vakar yükseltisinden bakarak Batı dünyasını ve çağdaş dünyayı muhakeme eden bir yazar.Sezai Karakoç asla savunma yapmaz. Tam tersine kibre düşmeden bir vakar yükseltisinden bakarak Batı dünyasını ve çağdaş dünyayı muhakeme eden bir yazar. Mesela Mülkiye’den arkadaşı Ergin Günçe için ‘Bu arkadaşta kırık bir Verlaine var’ derken de böyledir. Batı’dan şair ve yazar çevirileri yaparken de böyledir. Sezai Karakoç’un tavrı ileriden geriye doğru bakmaktır. Tersi zaten sağcılıktır. Sezai Karakoç içinde yaşadığı uygarlığın ve onun birikiminin biricikliğinin farkındadır.
Birinci sınıf bir sanat eseriyle karşılaştığımızda varoluşumuzu ona her zaman açarız. O, zaten varoluşunu bize açmış bizi beklemektedir.
Sezai Karakoç, samimi bir insan. Sevdiği şeye yürekten katılmasını bilen bir insan.
Birinci sınıf bir sanat eseriyle karşılaştığımızda varoluşumuzu ona her zaman açarız. O, zaten varoluşunu bize açmış bizi beklemektedir. Biz gerçekten iyi bir sanat eseriyle karşılaştığımızda bu bizim varoluşumuzu temelinden sarsan bir şeydir. Modern insan ilişkileri karşılaşmadan kaçan ilişkilerdir. O yüzden bu kadar şiddet ortaya çıkıyor.
Çok fazla insanın bir fikrin etrafında kümelenmiş olması, bir kere o fikri varoluşsal olarak doğru ve haklı kılmaz.
9. Senfoniyi zurna ile çaldığımızda ne olur? Milyonlarca taraftarımız oldu diyelim ve Hepsi aynı ağızdan en iyi bu dediğinde olur mu böyle bir şey? Bir senfonik eseri zurna ile çalmak?
Çok fazla insanın bir fikrin etrafında kümelenmiş olması, bir kere o fikri varoluşsal olarak doğru ve haklı kılmaz.
Sezai Karakoç’da dahil olmak üzere ona benzer aydınlar Türkiye’de yapayalnız kalma pahasına sağlam bir istinat noktası bulup o nokta üzerine bütün varlığını koyarlar.
Fusion’u olmayan şey geride kalıyor. Öyle bir zamanda yaşıyoruz.
Her şey fusion oldu. Fusion’u olmayan şey geride kalıyor. Öyle bir zamanda yaşıyoruz.
İnsanların ellerinde artık sınıf meselesi diye bir şey kalmadı. Bu mesele devam etseydi bir tartışma doğacaktı ve Türkiye’de de bir imkan oluşacaktı. Kültür solculuğuna gönül indirdiler. Hepsi Avrupacı oldu.
Türkiye’de sorunlar, meseleler; 2. Dünya Savaşı’nın sonuçlarıyla hatta 1. Dünya Savaşı’nın sonuçlarıyla birlikte düşünülmek zorundadır. Yoksa havanda su döveriz diye düşünüyorum
Türkiye’de sorunlar, meseleler; 2. Dünya Savaşı’nın sonuçlarıyla hatta 1. Dünya Savaşı’nın sonuçlarıyla birlikte düşünülmek zorundadır. Yoksa havanda su döveriz diye düşünüyorum.
Esra Elönü: Sayın Cumhurbaşkanımız bu tarz bir öz eleştiri yaparken nasıl bir öz eleştiri yapıyor?
Selahattin Yusuf :Cumhurbaşkanımızın net, somut tedbirler alması gerekir. Eğitim müfredatı baştan sona değişmesi lazım. İngilizce eğitim veren mecburi bölümler dışında hepsinin kaldırılması lazım. Dil kültürün birinci sınıf taşıyıcısıdır. Bu konuda hiçbir tartışma olamaz. O Eğitimi almaya başladığınızda o çerçeveden bakmaya başlıyorsunuz, buda Toplum için çok tehlikeli bir durum.